Küçük Ördeğin Maceraları

Bir varmış, bir yokmuş. Yemyeşil çayırların, masmavi göllerin ve renk renk çiçeklerin diyarında küçük bir ördek ailesi yaşarmış. Bu ailede, annesi, babası ve yedi kardeşiyle birlikte mutlu mesut yaşayan Küçük Ördek adında bir ördek yavrusu varmış. Küçük Ördek, sarı tüyleri, minik gagası ve merak dolu gözleriyle herkesin sevgilisiymiş.

Her sabah güneş doğarken, annesi ve kardeşleriyle gölde yüzmeye giderlermiş. Küçük Ördek, gölde yüzmeyi çok severmiş ama daha da çok sevdiği bir şey varmış: Macera! Her gün yeni şeyler keşfetmek, yeni arkadaşlar edinmek ve dünyayı tanımak onun en büyük tutkusuymuş.

Bir sabah, Küçük Ördek uyandığında içinde tarifsiz bir heyecan hissetmiş. Bugün yeni bir macera günüymüş! Annesi ve kardeşleriyle birlikte göle doğru yüzmeye başlamışlar. Gölde yüzerken birdenbire gözleri suyun kenarındaki ormanı fark etmiş. O an içinden bir ses, “Bugün ormanı keşfetmeliyim,” demiş.

Küçük Ördek, annesine yaklaşıp, “Anne, ben biraz çevrede dolaşmak istiyorum. Yakında olacağım ve kaybolmayacağım, söz veriyorum,” demiş. Annesi, Küçük Ördek’in meraklı doğasını bildiğinden, ona dikkatli olmasını ve çok uzaklaşmamasını söylemiş.

Küçük Ördek hemen ormanın derinliklerine doğru yola koyulmuş. Orman, göl kenarından çok farklıymış. Burada büyük ağaçlar, rengarenk çiçekler ve çeşit çeşit böcekler varmış. Küçük Ördek, her gördüğü şeyi büyük bir ilgiyle incelemeye başlamış. İlk olarak kocaman bir ağacın altındaki karıncaları fark etmiş. Karıncalar, kendi küçük dünyalarında büyük işler başaran minik işçilermiş. Küçük Ördek, onların disiplinli çalışmasını izlerken hayran kalmış.

Biraz ileride, güneş ışığının ağaçların arasından süzüldüğü bir açıklığa gelmiş. Burada rengarenk kelebekler uçuşuyormuş. Küçük Ördek, kelebeklerin zarif danslarını izlerken çok mutlu olmuş. Tam o sırada, büyük bir fırtına bulutu gökyüzünü kaplamış. Küçük Ördek, yağmur başlamadan yuvasına dönmesi gerektiğini düşünmüş ama tam geri dönecekken, bir ses duymuş.

“Kurtarın beni! Yardım edin!” diye cılız bir ses geliyormuş. Küçük Ördek hemen sesin geldiği yöne doğru koşmuş. Bir çalının arasında küçük bir sincap yavrusu, bir dal parçasının altında sıkışıp kalmış. Küçük Ördek hemen yardım etmeye karar vermiş. Güçlü gagasıyla dal parçasını itip sincabı kurtarmış. Sincap yavrusu, Küçük Ördek’e teşekkür ederek, “Seni hiç unutmayacağım! Sen gerçek bir dostsun,” demiş.

Küçük Ördek, sincap yavrusuna yardım ettikten sonra yuvasına doğru yola koyulmuş. Ancak ormanın derinliklerinde kaybolduğunu fark etmiş. Etrafına bakmış ama hangi yöne gideceğini bilememiş. Biraz korkmuş ama cesaretini toplayarak, “Korkmamalıyım. Doğru yolu bulmalıyım,” demiş kendi kendine.

O sırada, gökyüzünde süzülen bir baykuş görmüş. Baykuş, ormanın bilgeliğiyle tanınırmış. Küçük Ördek, baykuşa seslenmiş: “Bay Baykuş, lütfen bana yardım eder misiniz? Eve nasıl döneceğimi bilmiyorum.”

Baykuş, nazikçe gülümseyerek, “Tabii ki küçük dostum. Takip et beni, seni güvenli bir şekilde yuvasına götüreceğim,” demiş. Baykuşun rehberliğinde Küçük Ördek, ormanın içinden geçip göle doğru ilerlemiş. Göle ulaştığında ailesi onu büyük bir sevinçle karşılamış. Annesi, “Neredeydin küçük maceracı? Çok merak ettik seni,” demiş.

Küçük Ördek, ormanda yaşadığı macerayı ve sincap yavrusunu nasıl kurtardığını anlatmış. Herkes onun cesaretine ve yardımseverliğine hayran kalmış. Babası, “Gerçek bir kahraman olmuşsun, oğlum,” demiş gururla.

O günden sonra Küçük Ördek, her gün yeni maceralara atılmaya devam etmiş. Her seferinde yeni arkadaşlar edinmiş, yeni yerler keşfetmiş ve her zaman ailesine sağ salim dönmüş. Küçük Ördek, meraklı doğasını hiç kaybetmemiş ama öğrendiği en önemli şey, cesaretin ve yardımseverliğin ne kadar değerli olduğuydu.

Ve Küçük Ördek, ailesiyle birlikte huzur içinde yaşamaya devam etmiş. Masal bu ya, onun maceraları bitmek bilmezmiş ama her zaman bir mutlu sonu olurmuş.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir